Sağlam Kafa Sağlam Vücutta Sağlam Vücut Sağlıklı Beslenmede Sağlıklı Beslenme Sağlam Tarım ve Hayvancılıkta bulunur...

06.03.2015 02:45

Hollanda 17 milyon nüfus ve 41 bin kilometrekare yüzölçüme sahip, küçük bir Avrupa ülkesi. Lahey Ticaret Ateşeliği’nden alınan resmi verilere göre, Hollanda’nın 2013 yılında tarım ve gıda ithalatı 67 milyar Avro. İhracatı ise102 milyar Avro. Son 5 yıllık verilere bakıldığında bu ülkenin yıllık ortalama 30-35 milyar Avro dış ticaret fazlası verdiği görülüyor.Bir başka önemli tarım ülkesi olan Fransa, 66 milyonluk nüfus ve 547 bin kilometrekarelik yüzölçümü ile Türkiye’ye benziyor. Türkiye’nin Paris Büyükelçiliği Ticaret Ateşeliği’nden alınan verilere göre bu ülke hem tarımda hem de gıdada net ihracatçı. Fransa’nın tarım ürünleri ihracatı 2013 yılında 16.4 milyar Avro, ithalatı 12.1 milyar Avro oldu. Aynı yıl gıda ürünleri ihracatı 43.7 milyar Avro, ithalatı 36.7 milyar Avro olarak gerçekleşti. Fransa’nın tarımda 4, gıdada 7 olmak üzere toplam 11 milyar Avro dış ticaret fazlası var.
Benzer bir tablo Avrupa’nın bir başka önemli ülkesi İspanya için de geçerli. İspanya, 47 milyon nüfus ve 506 bin kilometrekare yüzölçüme sahip. Türkiye’nin Madrid Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği’nden alınan bilgiye göre, İspanya’nın 2013 yılı tarım ürünleri ihracatı 25.4 milyar Avro. İthalatı ise 19.6 milyar Avro. Tarım ürünlerinde yaklaşık 6 milyar Avro dış ticaret fazlası veriyor. Gıda ürünlerinde ihracatı 35.8 milyar Avro, ithalatı 27.8 milyar Avro olan İspanya’nın gıda dış ticareti yaklaşık 8 milyar Avro fazla veriyor.
Türkiye, 78 milyon nüfusu ve 780 bin kilometrekare yüzölçümüyle tarım potansiyeli yüksek bir konuma sahip. Hollanda, Fransa ve İspanya’da olduğu gibi, Dünya Ticaret Örgütü sınıflandırmasına göre hesaplanan veri seti göstermektedir ki, Türkiye tarımsal hammadde dış ticaretinde net ithalatçı. Son yıllarda, tarımsal hammaddede 6 milyar dolar ithalat, 1 milyar dolar ihracat olmak üzere 5 milyar dolar düzeyinde açık veriyor.Buna karşılık Türkiye, gıda sektöründe net ihracatçı. 2013 yılında 17 milyar dolar ihracat, 11 milyar dolar ithalatı var.
Tarım ve gıda sektörlerindeki bu zıt eğilim, Türkiye’nin tarım/gıda dış ticaretinde başa baş noktada kalması sonucunu doğurmaktadır. Son beş yılın üçünde negatif, ikisinde pozitif denge söz konusu.
Nüfusu hızla artan Türkiye’nin, tarım dış ticaretinde açık veren, gıda ve yem sanayinin ihtiyaç duyduğu temel ürünlerin hemen tamamında ithalatçı konumda olması, ülkenin geleceği açısından kaygı verici. Siyaset kurumunun ve siyasetçinin görevi bu tabloyu gizlemeye çalışmak değil, düzeltmeye çalışmak olmalı.

Politik düzeyde Türkiye’deki tarıma rakamlarla örnek veren Çifçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Abdullah Aysu durumu şöyle ifade ediyor:“1980’li yıllara büyük ve küçük baş sayısı 85,5 milyon iken nüfus yaklaşık 45 milyondu. 2013’a gelindiğide ise hayvanların toplamı 50 milyona düşerken nüfus 80 milyona gelmiş bulunuyor”. Kalkınma Bakanlığı’nın, hayvancılık özel ihtisas komisyonu raporu (2014-2018) verilere göre Türkiye’nin 2018 yılına dek mevcut kırmızı et açığını kapatması, bu rapor kapsamında çalışılan üç senaryo sonuçlarına göre de olanaklı görülmemektedir. Çeşitli ülkelerle karşılaştırma yapıldığında Türkiye hayvancılığında girdi maliyetleri oldukça yüksektir ve günden güne de artmaktadır.Türkiye’de kişi başına kırmızı et tüketimi yıllık 12 kg olarak gerçekleşirken, bu değerler Arjantin’de 96,1 kg, Avustralya’da 91,4 kg, Brezilya’da 95,1 kg, Kanada’da 82,7 kg, AB’nde 77,1 kg, Rusya’da 58,7 kg, ABD’de 107,5 kg’dır (FAPRI, 2012)
Verilen milyarlarca lira kredi ve desteğe rağmen, ette sorun çözülemedi ve 5 yıl önceki noktaya geri dönüldü.Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ise, 5 yıldan bu yana yaşananlardan hiç ders almadan günü birlik politikalarla durumu idare etmeye çalışıyor. Besilik dana ithalatına kapıları açtı. Aylar önce, işletmesinde 100 baş yerli besi hayvanı olana 40 baş ithalat izni verildi. Baktılar ki yeterli hayvan gelmiyor, bu kez sözleşme yapmak şartıyla bire bir ithalata izin verildi. Buna göre, sözleşmeli üretim modeli kapsamında, yetiştiricilerin tarımsal ve hayvansal girdilerini temin etmek ve ürün almayı garanti etmek suretiyle besilik üretim yaptıran kırmızı et üreten, parçalayan veya işleyen gerçek veya tüzel kişilerle sözleşme yapan yetiştiriciler, mevcut yerli orijinli erkek besilik hayvan varlığı kadar besilik hayvan ithal edebilecek.Bakanlık bu ithalatla hem besicileri hem de etçileri memnun etmeye çalışıyor. Fakat bunu da başaramıyor. Et üreticileri ve sanayicileri yeterli hayvan olmadığını bu nedenle ithalat olmazsa önümüzdeki ayların çok zor geçeceğini, Ramazan ve Kurban Bayramı öncesinde büyük bir kriz yaşanacağını düşünüyor.
Ulusal Kırmızı Et Konseyi Başkanı Mustafa Bılıkçı ve Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Yücesan’ın görüşleri özetle şöyle:“Besiciler geçen sene yüzde 50, bu yıl yüzde 25 kapasite ile çalışıyor. Türkiye’nin 6 milyon baş besilik hayvan kapasitesi var. Şu anda 2.3 milyon hayvan var. Ahırlar boş. Sanayici 100 kilo et satarken şimdi 20 kilo satıyor ve para kazanamıyor. Kırmızı ette en az yüzde 30 pazar kaybı var. Otellerde şarküteri ürünlerinin hepsi kıpkırmızı ama hiç biri dana değil, beyaz et. Bizim sucuk, sosis maliyetimiz 22 lira ve 21 liraya satıyoruz. Karşımızda 6 liralık beyaz et sosisi var. Besilik hayvan ithalatı açıldı ama Avrupa’da hayvan yok. Bugüne kadar 25-30 bin baş hayvan geldi. Ülkeye en az 1 milyon hayvan girerse sorun çözülebilir. Brezilya’da hayvan var. Oradan ithal edilebilir. Şu anda koşullu ithalat var. Ama koşul olmasa bile besilik hayvanı getirmek kolay değil. Dünyada besilik hayvan taşıyan ve okyanus geçen sadece 20 gemi var. Her biri 10 bin baş taşıyabiliyor. Bugün ithalat için başvursanız geminin Türkiye’ye gelişi, hayvanların işletmeye alınışı 2 ayı buluyor. Gemi 21 günde geliyor. 21 gün hayvan alınan ülkede karantinada kalıyor, 21 günde Türkiye’de karantinada kalıyor. Dünyadaki 20 geminin tamamı Türkiye’ye çalışsa 1 yılda 1 milyon hayvan getiremezsiniz. Her şeye rağmen biz et ithalatı istemiyoruz. Besilik dana ithalatı yapılsın. Bu kısa vadede soruna çözüm olabilir. Uzun vadede etçi ırklardan et üretimine yönelmemiz lazım. Brezilya bunu başardı. Biz de başarabiliriz. Bunun için günübirlik politikaları bir yana bırakıp orta ve uzun vadeli politikalar üretmemiz gerekiyor.”
SETBİR Yöneticileri de, kırmızı ette sıkıntılı bir dönem yaşandığını belirterek, etçi ırklardan et üretimi için çalışmaların yoğunlaştırılması gerektiğini düşünüyor. Ayrıca, hayvan hastalıkları ile mücadele edilerek verimliliğin artırılmasını, hayvan ölümlerinin azaltılmasını istiyorlar. Hayvancılık istatistiklerinde de sorun olduğunu tespit eden SETBİR Yöneticileri, Ramazan ayı ve kurban bayramı sürecinde daha büyük sıkıntıların yaşanmaması için besilik hayvan ithalatına koşulsuz izin verilmesi gerektiğini, aksi taktirde sorun daha çok büyüdüğünde kasaplık hayvan ve karkas ette ithalatın kaçınılmaz olacağını düşünüyor.

Özetle kırmızı ette yine kriz var. Bu krizi atlatmak için orta ve uzun vadeli politikalara ihtiyaç var. Günü kurtarmakla sorun çözülmüyor, daha da büyüyor. Artan kırmızı et fiyatını düşürmek için 2010 yılından itibaren yoğun olarak ithalat yapıldı. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2010-2014 döneminde188 bin 131 baş damızlık düve, 594 bin 857 baş besilik sığır, 508 bin 146 kesimlik dana olmak üzere toplam 1 milyon 291 bin 134 baş hayvan ithalatı yapıldı. Aynı dönemde 193 bin 45 ton karkas sığır eti ithal edildi. Bu ithalat için 5.1 milyar lira ödendi. Aynı dönemde damızlık olmayan koyun-kuzu ithalatı ise 2 milyon 144 bin 451 baş oldu. Yani ithal ettiğimiz karkas et harici toplamda 3.5 milyon baş hayvan ithal ettik. Kırmızı ette krizin aşılması için uzun vadeli politikalara ihtiyaç var. Yem başta olmak üzere girdi maliyetlerinin düşürülmesine, ıslah çalışmalarının yaygınlaştırılmasına ihtiyaç var. Günübirlik ithalat politikasının çözüm olmadığı artık görülmesi gerekiyor.